GÖKLERDEN KÖKLERE

  1. ÇAKRA: (Kök Çakra Çakra)

Hakkın didarında gizli sır idim
Kudret kandilinden indirdin beni
Emreyledin sızdım eridim aktım
Atanın beline gönderdin beni
                                             Abdal Pir Sultan

Kök Çakra: Yer omurganın bitimi
Rengi: Kırmızı
Elementi: Toprak
Yetenek: Kabullenme
Ana Konusu: Güven, korunma, hayatta kalma

Genel anlamda çakralar ve kök çakra hakkında benimde çok faydalandığım kıymetli üstatlarımız tarafından bize aktarılan çok güzel bilgiler var. Ben bu bilgiler ışığında bu yazının içeriğinde elimden geldiği kadarıyla Alevi erenlerinin, ozanlarının konuyu nasıl ele aldıklarını kısaca değerlendirmek istedim. (Çakra, tekerlek ya da dönüş anlamına gelir. Hindu geleneklerine ve bazı inanç sistemlerine göre insanda bulunan enerji merkezlerinin girdap şeklinde dönen enerji alanlarından oluştuğuna inanıldığı için onlara bu isim verilmiştir.) 

Abdal Pir Sultan’ nın dizelerinde dile getirdiği gibi, “kök çakrası”, insanın ürediği, soyunu devam ettirdiği düzeydir. Hakk’ın didarında gizli sır iken atanın belinden ana rahmine gönderiliriz. Erenlerin deyimi ile “la mekandan bu mekana, bir mekan, yani dünya düzlemine” geçiş yapmış oluruz. Böylece göklerden- köklere bizim yolculuğumuzda başlamış olur.

Kök çakra; ben deme ve benim demenin merkezi, beden ve bedenin fiziksel fonksiyonlarıyla ilgilidir. Kişiyi yeryüzüne, maddi dünyaya bağlar. Enerjiyi topraktan alır, dönüştürerek bedene yayar ve bedendeki negatif enerjiyi de yere gönderir.  

Dünyaya kök salmamız hem maddi hem de manevi yönümüzü geliştirmemiz, kendimizi emniyette hissetmemiz, temel yaşam fonksiyonlarını sürdürmemiz ancak sağlıklı çalışan bir kök çakra ile mümkün olur.  Liderlik, cesaret, rahman aynı zamanda rahim olduğunu söyleyebiliriz.  Hayır diyebilme yetisi, kendi haklarını savunabilme, kendini ifade etme, kimlik, kişilik, karakter, öz saygı, hareket kabiliyeti, cinsellik, aile ilişkileri, seçilen meslek ve o meslekteki başarı oranı, ayağını yere sağlam basma, zorluklarla mücadele etme yeteneği, iyi çalışan bir kök çakra ile mümkün olabilir. Bilinçaltı ile direk bağlantıdadır. Yaşam enerjisini aldığımız toprak ana ile bağ ve aidiyet kavramını ifade eder. Toprak ana kavramı da buna en uygun tanımlardan biridir. Her ne kadar eril özellikleri barındırıyor olsa da toprağı, bir diğer anlamda anneyi de temsil eder.
Toprak: Üzerinde her şeyin yeşerdiği, yetiştiği, kök salarak yaşam bulduğu mekan…
Anne: Hiçbir ayrım yapmadan canından can vererek bütün evlatlarını koruyup kollayan ve koşulsuz sevendir…
Kök çakra bedende; sinir sistemi, omurga, kan yapımı, bacaklar, ayaklar, kemikler, kalın bağırsaklar, gibi pek çok yaşamsal organı kontrol eder.
Kök çakrada blokajlar olduğunda; bütün korkular, kaygılar, endişeler, gelecek kaygısı, psikolojik sorunlar, tembellik taklit, bağımlılık, kendini beğenmişlik, değişkenlik, bencillik, zayıflık, korku, kızma, gücenme, sertlik, zıtlık, sabit fikirlilik vb… gibi sorunlar yaşanabilir.
Kök çakramız 0-7 yaş arasında gelişimini tamamlar.
Uzmanlar, 0-7 yaş arasın bir çocuğun bilincinin kapalı, bilinçaltının ise tamamen açık olduğunu söylüyor. Bu yaş arasında bir çocuğun yapılan davranışları ve söylenen her sözü olduğu gibi kabul ettiği ve bilinçaltına kaydettiği vurgulanıyor. Yaş ilerledikçe bilinçaltında kayıtlı bulunan bazı sorunların karşımıza çıkıyor. Bizler ise nedeni bilmediğimiz, şimdiki zaman ile ilgisi olmayan özellikle psikolojik sorunlar yaşayabiliyoruz. Bu nedenle olsa gerek üstatlarımız kişilerin yaşadıkları psikolojik sorunların temelinde kök çakrada bulunan blokajların sebep olduğunu söylüyorlar. Üstatlarımız bütün çakraların bilinçaltı ile bağlantılı olduğu ancak özellikle kök çakranın bilinçaltı ile doğrudan bağlantılı olduğunu söylüyor.

Yukarıda belirtiğim açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, kişinin temel yaşamsal fonksiyonunun devamı kök çakraya bağlıdır. Nasıl ki kökleri sağlam olmayan bir ağaç ufak bir fırtınaya dayanamaz devrilirse, kök çakrası iyi çalışmayan insanda zorluklarla mücadele edemez. Bizlerinde tıpkı bir ağaç gibi önce, toprağa kök salarak, kök çakranın ne olduğunu, bedeni ve bu dünyanın gerçeklerini anlamamız gerekiyor. Sonrasında buradan yükselen ışık ile tekrar beden ötesine, göklere yolculuğumuz devam edebilsin.

Yedi gök yaratıldı ışık IŞIK ile büynâd oldu
Toprağa nazar kıldı aksırıp durugeldim.
Yunus Emre

Kök çakra ile ilgili özellikle benim ilgimi çeken ve üzerinde durduğum bir diğer önemli konu ise; Alevi ozanlarının, erenlerinin bize sırlı olarak aktardığı bilgilerdir. Kök çakranın, içinde Hintlilerin “kundalini” dedikleri yaşamın devamını sağlayan ışık enerjisi gizlidir.

(Sanskirtçe’den gelen “Kundalini” gizemli anlamına gelmektedir. İnsan vücudunda bulunan gizemli evrim enerjisi olup insan organizmasında uyuyan, hareketsiz potansiyel bir güç halinde olduğu söylenir.)

Tabii ki Aleviler bu enerjiye “kundalini demezler ve “kundalinin” ne anlama geldiğini de doğal olarak bilmezler. Aleviler buradaki enerjiye benim çıkarımıma göre “nur, ışık, delil, kandil” derler. Virani, Nesimi, Pir Sultan, Hatayi ve daha pek çok Alevi ozanı sıklıkla (nefes-ayetlerinde) “KUDET KANDİLİ olarak da ifade eder. Erenlerimiz Alevilerin ışıktan yani “KUDRET KANDİLİNDEN” geldiğini/geldiğimizi (nefes-ayetleriyle) bize sırlı bir şekilde anlatırlar.
Daha da ilginç olan Alevilerin genel anlamda bilinçlerinin açık olmasından kaynaklı olsa gerek, Aleviler resmi Osmanlı belgelerinde de ışık taifesi olarak adlandırılmıştır.

Kenzi madenidir bendeki kalıp
Kimse bilmez aslım sır ile geldim
Cihan derya iken ben oldum talip
Ta ezel kandilde nur ile geldim
Esiri

Kudret kandilinden attı daneyi
İndi levh üzere tuttu binayı
Cümbüşe getüren çakr-ı fenayı
Didar ile muhabbete aşk olsun.
Hatayi

Hamdu lillah hakkı gördüm sırrı vahdet mendedir
Kandil içre nure erdim feyzi kudret mendedir
Noksani

Cihan derya iken, alem su iken
Arşta yeşil kandil, nur olmadı mı
Zühre yıldızından, kırk bin yıl evvel
Kudretinden bir top nur olmadı mı
Aşık Veli

Bi hamde’ke Mustafa’ya yar oldum
Künt-ü kenz içinde olduğum zaman
Nice yüz bin defa keramet buldum
Kandilin içinde durduğum zaman
Seyyid Feyzullah

Eğer sual eder isen sırrımdan
Cümlemizi var eyledi varından
Hak yarattı Muhammedi nurundan
Kandilde balkıyan nurdan gelürem
Nesimi

Çerağ-Delil Uyandırmak…

Hepimizin bildiği üzere Alevilerin ibadeti cemdir. Cemde delil ya da çerağ uyandırmak 12 Hizmetten bir tanesidir. Çerağ veya delil uyandırma hizmeti cem başlar başlamaz diğer hizmetler gibi özel bir gülbeng ile yerine getirilir.

Himmet eyle yol düzelim
Gider delil Şah – ı Merdan
Önümüze ışık eder
Yeder delil Şah – ı Merdan
Hatayi

Çerağ uyandırma” hizmeti benim kanımca kök çakradaki gizli ve uyandırılmayı bekleyen ışık enerjisini yani kundalini enerjisinin bilinçli bir şekilde uyandırılıp harekete geçirilmesi anlamına gelmektedir.
Çünkü kundalini” enerjisinin uyandırılmasıyla insan bilincinin hayal edemeyeceği olaylar yaşanır. (Günümüzde de kundalini enerjisini uyandırmak için pek çok özel çalışma yapılmaktadır. Şu da bir gerçektir ki, bilinçsiz bir şekilde uyandırılan kundalini enerjisi kişinin başa çıkamayacağı pek çok sorun yaşamasına sebep olmaktadır.)

Aleviler tüm bunları biliyor olsa gerek ki, bu olağan üstü enerjiye büyük önem vermişler ve özel bir ritüel ile uyandırma yoluna gitmişlerdir. Ne kadar ilginç değil mi? Bazı yörelerde Çerağ ya da delil yakma denmez (deli veya çerağ uyandırma denir.)

 (Çerağ: tanrının ışık biçiminde görünüşe taşınması. Hz. Muhammed’in Tanrı’dan gelen ışık olması. Hz. Ali ve soyunun sürekli bulunması anısına ruhun aydınlatılmasının bir sembolü olarak algılanan ve cem törenlerinde kullanılan kandil, lamba, mum ya da çıra) Esat Korkmaz, Etimolojik Kızılbaşlık Sözlüğü.

Kök çakra dediğimiz yerde yaşamın başlangıcı, insanlık soyunun, tabii ki hangi atanın sulbünden gelmiş isek, o atanın genetik kaydı kundalini enerjisi olarak gizlidir. Sizlerde araştırdığınızda bu konuda pek çok ezoterik sistemde, kitaplı dinlerde, cemlerin içine sonradan çerağ gülbengi (duası) olarak eklenen Nur Suresi dahil olmak üzere özellikle pek çok Alevi ozanının (nefes-ayeti) deyişi olduğunu göreceksiniz.

Hem ozanlarımızın (ayet-nefesleri) hem bu tanım hem de benim bağlı bulunduğum Hubyar Ocağı’nın cem ritüelinde okunan çerağ gülbengi benim düşüncelerimi doğrular niteliktedir.

Allah Allah
Mum çırasın yandırdın
Yansın yansın yakılsın
Ol Hüda’nın aşkın
Kainatta yatan dem Hacı Bektaş aşkına
Delil rüşen ola
Münkir perişan ola
Müminin ceddi yürüye
Mümkirin soyu kuruya
Cebri Ensar’dan cümlemize şefaat ola
Şefaatından ayırmaya
Gerçeğe Hü.

Ne yazık ki biz bu kadim bilgileri unuttuk ya da bize özel olarak unutturuldu. Oysa geçmişte Aleviler insan bedeninin arşı- kürsü kısacası bütün alemleri temsil ettiğini idrak etmişler. Kök çakra dediğimiz yerde özel bir ışık olduğun, bu nurun çok güçlü ve soyun bu nurdan devam ettiğini biliyorlarmış. Cem ibadetinin içinde özel ritüel ile bilinçli bir şekilde uyandırıyorlar ve sonrasında geriye sırlıyorlarmış. Erenler biliyor ki o güçlü ve zapt edilmesi çok zor bir enerji… Sürekli o güçlü enerji ile yaşamak her canın kaldıracağı bir durum değil. O yüzden bilinçli, saygılı ve dikkatli bir şekilde uyandırıyor, sonrasında ise tekrar sırlıyorlarmış… Sırrı sır edenin demine Hü.!
Aşk ile…

La mekan ilinden geldim cihana,
Arar iken ehli cana eriştim.
Elden ele kabdan kaba süzüldüm,
Katarlandım doğru raha eriştim.

Bir gerçeğin eleğinde elendim,
Beli dedim belisine belendim,
Arşı kürsü yaradandan dilendim,
Adem olup erkanına eriştim.

İhlas kemendini aldım elime,
Marifette bir yol geçti önüme,
Hakikatte su bağlandı gölüme,
Katre idim bir ummana eriştim.

Yolcu oldum cenan bula göz aldım,
Üstad olup gerçeklerden söz aldım,
Hey gaziler geç eriştim tez aldım,
Canım arz ettiği cana eriştim.

Virani sözleri gevherler piri,
Dost elinden içtim abı kevseri,
Evliya Enbiya Hakkın Mürseli,
Yüz sürüben Şahı Merdana eriştim.

GÖKLERDEN KÖKLERE” için bir yorum

  1. Alevilikte kundalini enerjisi diye araştırıken yazınız karşıma çıktı. Alllah allah eyvallah

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.