HAKİKAT AYNASI

Pir Sultan ne güzel anlatmış halimizi. Samimi olarak bu deyişi (ayeti) okuyup değerlendirdiğimizde, kendimizi hakikat aynasından tarafsız olarak izleyebilseydik acaba halimiz nasıl yansır, bizle o haller hakkında ne düşünüyor olurduk…?

Ben dervişim dersin göğsün açarsın
Hali hal etmeğe halin var mıdır?
Kendini gör elde sen ne ararsın
Hakk’ı zikr etmeğe dilin var mıdır?


Ne çok övünüyoruz kendimizle… Ben oyum, ben buyum. İşte soyum-sopum, mevkim,-makamım, mesleğim, param, pulum, şanım, şöhretim diye. Ama tüm bunların gerçekten hakkını verebiliyor muyuz? Hakikaten yaşamımızda nasıl yansıtıyoruz?

Mesela çok övündüğümüz unvanlarımızı; ailemizden ya da çalışarak kazandığımız statülerimizi ele alalım. Diyelim ki bu unvanlar, derviş, dede, pir, ana olsun. Meslek olarak da öğretmen doktor, avukat, işçi vb… Şöyle bir düşünüp özümüzü dara çektiğimizde, o statünün ya da mesleğin hakkını gerçekten verebiliyor muyuz? Yani mürşit, pir, dede, ana olarak posta oturup cem yürüttüğümüzü, görgü sorgu yapıp, toplum adına söz söylediğimizi, bir anlamda kanaat önderliği yaptığımızı varsayalım. Kendimizin dışına çıkarak kısacası özümüzü dara çekip sanki dışarıdan herhangi birini değerlendirir gibi değerlendiriyor olsaydık, “KENDİMİZE TALİP OLUP, ÖNÜNDE DAR DİVAN OLUR MUYDUK? BU KİŞİYİ BİR TOPLUMUN GELENEĞİ, GELECEĞİ HAKKINDA SÖZ SÖYLEMEYE YETKİLİ KILAR MIYDIK? Kısacası; SÖYLEMLERİMİZ ve EYLEMLERİMİZ YAŞAM ŞEKLİMİZ İLE NE KADAR UYUYOR? YANİ ” ELİNE BELİNE DİLİNE” ELİMİZE DİLİMİZE BELİMİZE NE KADAR SAHİBİZ…?

Aynı kriterler mesleklerimiz içinde geçerli. Örneğin doktor olalım ve kendi dışımıza çıkıp, kendimize soralım? Eğer hasta olsam, bu doktora kendimi teslim eder miydim? Öğretmen olsam; çocuğumun bu öğretmen tarafından okutulmasını ister miyim? Avukat olsam; davamı bu avukata verir miyim? İşveren olsam; bu işçiye maaş verip işe alı mıyım? vb soruları sormak, HAKKIMIZ olanı almamıza diğer taraftan HADDİMİZİ bilmemize yarayacaktır diye düşünüyorum…

Ben dervişim dersin göğsün açarsın
Hali hal etmeğe halin var mıdır?
Kendini gör elde sen ne ararsın
Hakk’ı zikr etmeğe dilin var mıdır?

Dertli olmayanlar derde yanar mı?
Sadık derviş ikrarından döner mi?
Her uçan kuş gül dalma konar mı?
Ben bülbülüm dersin, gülün var mıdır?

Her bir balık gibi ağa sararlar
Rehberinden mürşidinden sorarlar
Şem’a yakıp köşe köşe ararlar
Ben arıyım dersin, balın var mıdır?

Mürşit huzurunda dara durmağa
Dara durup Hakk’a boyun vermeğe
Muhabbetten geçip hırka geymeğe
Car perdeden derviş şalın var mıdır?

Pir Sultan’ ım senin derdin deşilmez
Derdi olmayanlar derde duş olmaz
Rehbersiz mürşitsiz yollar açılmaz
Mürşit eteğinde elin var mıdır?

Aşk ola, sofu yola.

Naz Atmaca

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.