Toprak, Su, Hava, Ateş
Çar anasır babından nikap büründüm Genç Abdal
Otuz iki hurufu “Lam” ve “ba” da bulmuşum
Özün bilen arifi ben sözünden bilmişim
Bugün gün kün fekanla karıştım ol cihanla
Ben aşk ile ve canla dört unsurdan gelmişim
Muhittin Abdal.
Kainattaki her şeyin özünü bu dört madde oluşturuyor ama bizler ne hikmetse çoğu kez kendimizi bunların dışında sanıyoruz. Toprağı, havayı, suyu kirletiyor, ateşi kötüye kullanıyor ağaçları, ormanları yakıyoruz. Oysa bizim özümüz bunlar. Bu unsurlar kirlendiğinde, yok olduğunda, yok olacak yine insanoğlu…
Dört türlü nesneden hâsıl bilin benem işte delil
Od ile su, toprakla yel bünyad kılan Yezdan benem
Yunus emre
Sadece madde dünyası, bedenimiz bu dört elementten oluşmuyor, aynı zamanda benliğimizi, bilinç, bilinçdışı ve ruhsal boyutları da bu dört element temsil ediyor.
Toprak: Fiziksel bedenimiz.
Ateş: Enerji bedenimiz.
Hava: Zihinsel yapımız.
Su: Duygusal yapımız.
Çar anasırın, yani dört elementin bütün evrendeki katı, sıvı, gaz ve daha ince süptil aleme ait ne varsa her şeyi kapsadığı, yüzlerce yıl öncesinden bütün kadim inanç ve felsefi okullarından tutunda tek tanrılı dinlerin tasavvuf ekolleri de bu bilgiler biliniyor. Ve artık tüm bunların doğruluğu da bilimsel bir gerçek olarak çıkıyor karşımıza. Özellikle Anadolu Aleviliğinin içinde, ozanların bu konuları anlatan o kadar çok deyişleri (ayet-nefesleri) var ki her okuduğumda bu bilgi ihtişamı karşısında azce düşüyor, ozanlara hayranlığım kat be kat artıyor.
Çar anasırla dört kitap
Ateş, hava, su ve turap
Haşr ü neşr ve ihtisap
Lavh ve devat bendedir
Muhittin Abdal
Şeş cihat u çar
anasırdır mürekkebdir kalem
Cümlenin ayarı sensin La feta illa Ali
Virani
Dört unsuru simgesel olarak yorumlayan Simya ilmi ve kadim inançlara göre Toprak; Maddeleşmenin, fiziksel planın, insan üzerinden anlattığımızda BEDENİ, Su; enerjik süptil planı DUYGULARI, bilinçdışını, Hava; Psişik planı DÜŞÜNCEYİ, Ateş ise; mental planı RUHU temsil ediyor.
Elementler genelde iki guruba ayrılmaktadır. Ateş ve Hava aktif ve kendini ifade edebilen, “ERİL” ilkeyi temsil ederken; Su ve Toprak da pasif, alıcı ve içine kapanık “DİŞİL” ilke olarak değerlendirilmektedir. Ancak Yin-yang sembolünde de göreceğimiz gibi bu ilkeler birbirinden bağımsız değildir. Birbirinin içinde hep bir döngü olarak vardır.
Yerdeyken göğe ağdım, gökten yere çok yağdım
Âdem donun donanıp cevlânım süre geldim.
Yunus Emre
Bir bina yap dört duvarın üstüne
Bir selâm ver dört kapunun dostuna
Üç sünnetin, yedi farzın aslı ne
Gizli gizli bu sırlara ermeli
Ballı Baba.
Madde âlemi, dört unsurdan, topraktan, sudan, ateşten ve havadan meydana gelmiştir. Bu dört unsur da dört tabiatın; kuruluğun, yaşlığın, sıcaklığın, soğukluğun zuhurudur.
ATEŞ;
Dört unsur işinde aktif ve eril olan iki unsurdan biridir. Diğer üç unsuru aydınlatır ve ısıtır. Ateş her şeyden önce çevresine etki eden güç kaynağıdır. Güneş buna en güzel örnektir. Ateş, güneşin sembolüdür. Ateş, saflaştırır ayır eder. Varlık aleminde insanın ilk imtihanı ateş ile olmuştur. Ayrıca vicdan azabını ve cehennemi de simgeler. Ancak Anadolu Aleviliğinin anlatısına göre cehennem ölünce gidilecek bir yer değil, tam tersi bu dünya üzerinde her an yaşanabilir. Yaşanmaktadır. Ayrıca öyle olsa bile Sefil Ali’ nin dediği gibi,
Cehennem dediğin dal odun yoktur
Herkes ateşini bile getirir.
Ateş elementi, kutsal ışığı (kudret kandilini) ve aşk ateşini, özellikle ilahi aşkı vurgular. Bedende yaşamsal kundalini enerjisini ve üçüncü çakra (Solar plexsus) ateş elementiyle simgelenir. Cemlerde uyandırılan delil (çerağ) bu kutsal ışığa verilecek en güzel örnektir. Bir başka verilecek örnek ise Alevilerin ocağa yükledikleri kutsiyettir. Ocakta yanan ateşe sonsuz saygı duyulur ve ateşin canının incinmemesi için ateşe su dökülerek söndürülmez. Diğer taraftan ise ateş, ışık soyun sembolü olarak değerlendirilir. Alevi dedeleri bir ocağı, yani kutsal soyu takip ederler. Bu da ışığa duyulan saygının bir belirtisidir. Gün batımı ve doğumuna, öğlen ve kuşluk vakitleri güneşe niyaz olunur ve dilekler dilenir gülbenkler edilir.
Bir kandilden bir kandile atıldım
Turab olup yeryüzüne saçıldım
Bir zaman Hak idim Hak ile kaldım
Gönlüme od düştü yandım da geldim
Hatayî
Hakkın didarında gizli sır idim
Kudret kandilinden indirdin beni
Emreyledin sızdım, eridim, aktım
Atanın beline gönderdin beni.
Alevi öğretisinde benim anladığım Hz. Muhammet’ de güneş ile simgelenir. Aya-güne niyaz olunurken, bir anlamda içimizdeki Hakk’nın nuruna niyaz olunur…
Hatayi ‘ m der rahm etmezem yalana
Özün teslim eder kendi gelene
Ay Ali’dir gün Muhammed bilene
Bak nazar eyle de heman arif ol
HAVA;
Dört unsur içinde ateş gibi eril ve aktif olanıdır. Hava maddenin bilinen katı sıvı ve gaz halleri içinde en süptil olanıdır. Gözle görülmez, elle tutulmaz. Suya kıyasla daha akıcı ve yoğunluğu daha azdır. Diğer unsurlardan toprak, su, ateşle kıyasla daha algılanmaz olandır. Işığı geçirgendir o nedenle ışıklı sayılır. Bütün canlıların yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olandır. Alınması ve verilmesi gerekir. Hava elementi; bedenimizde kalp çakrasını simgeler. Kalp ise benlikten geçip biz olmanın marifet aşamasının yeridir. Kısacası sevgi, şefkat merhamet ve barış kalp ile ilgilidir. Bir anlamda yerin-göğün diğer unsurların birleştiği yerdir. Tabiatlarla unsurlar, dokuz göğün dönüşünden meydana gelir. Dokuz gök ile dört unsurdan daima üç çocuk doğar: Cansızlar, canlılar bitkiler. Dokuz gök; insana göre baba, dört öge ise ana sayılır. Anadolu Aleviliğinde göksel atayı temsil eder. Bunu Anadolu erenleri kendi lisanları ile hep anlata gelmişlerdir.
Ümmi benem Yunus benem, dokuz atam dört tür anam
Işk odına düşüp yanmak sök u hazar nemdir bana
Dokuz ata yedi ana dört tabâyiden haber
Dü çıhar-ü peiıç-ü şeşin zevk binası nedir
Nesimi
Şu dünyayı hamur edip yuğuran
Dokuz baba dört anayı doğuran
Hitabı Elestte bize çağıran
Can içinde canan yarı gördün mü
Türabi Baba
SU;
Pasif ve dişil unsuru temsil eder. Su madenin beş duyu ile algılanabilir sıvı halidir. Akışkandır. Fakat maddenin katı ve gaz haline de dönüşebilir. Su şekilsizdir ve bulunduğu ortamın şeklini alır. Zayıf görünmekle beraber en katı cisimlere bile yıkıp geçebilir. Bu nedenle Ateşe ve suya karşı yiğitlik olmaz derler. Arındıran, temizleyen ve yaşatandır. Bedenimizde ikinci çakra, Sakral çakra ile simgelenir. Bolluk bereket olarak yorumlanır. Canlılar için olmazsa olmazdır. Bütün canlılığın sudan var olduğunu düşünürsek kutsiyet yüklenmesi ve Ab-ı hayat olarak nitelendirilmesi boşa değildir. Cemlerde saka suyu olarak kutsanır ve serpilir. Bu kutsanan saka suyu Kevser ırmağının suyu olduğuna içenlerin şifa bulacağına inanılır. Diğer bir anlamı ise pir elinden içilen ilahi aşkın şarabıdır.
Budur kainatın yekta güheri
Kalbi gevher olan olmaz serseri
Bir kişi içerse ab-ı kevseri
İrfan meydanında coşar mı coşar
Pir Sultan Abdal
Gökten rahmetler saçıldı
Mümin olanlar seçildi
Âb-ı kevserler içildi
Dem Muhammed Ali’nündür
Şah Hatayi
Pirler ocağında bizim yerimiz
Rızâdayız taşra çıkmaz birimiz
Dolu kadeh sunar gani pirimiz
Kevser şerâbmdan işretimiz var
Genç Abdal
TOPRAK;
Toprak dört unsurdan en yoğunu katı ve sabit olanıdır. Pasif ve dişil niteliklidir. Yaratılış mitinde de temel ilkedir. “Toprak ana” ağaçların, bitkilerin tabiatın yeniden doğuşuna ve yaşamını sürdürmesine imkan sağlayan “doğa anadır”. Toprak, üzerine atılan tohumlara cevap verir onu besler, büyütür, soyunu devam ettirir. İnsan, hayvan ve bitkilerin beslenme, barınma ve yaşamını devam ettirmek için yegane yaşam alanıdır. Mitolojide “Gaia” toprak ana tanrıçadır. Toprak ana deyimi birçok kültürde mevcuttur. Kabullenme, sırı sır etme niteliği ile de bilinir. “Gökten ne yağarsa yer kabul eder” diye bir deyim vardır. Yine HZ. Ali’ nin lakaplarından biri “Turab” Yani topraktır. Toprak elementi; bedende kök çakra ile temsil edilir. Kök çakra bu dünyaya kök salmamız temel yaşam fonksiyonlarını sürdürmemiz, ben diyebilme yetimiz ile ilgilidir. Kısacası hiçlikten, “la mekandan” bu mekana geliş ve soyu devam ettirme ile ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Varoluş kandilinden süzülerek bu mekan üzerinde bedenlenme olarak da yorumlayabiliriz.
Toprağa eyi dedi, Hak onu öğdü
Erenler, evliyalar topraktan geldi
Kulunun nasibin topraktan verdi
Gel gönül topraktan alçak olalım
Pir Sultan
Âşıklar ol nûrdan ervahın aldı
Ayine eyleyüb cemâlin gördü
Aliy’le Muhammed bu yolu sürdü
Nur nûra karıştı nûrân içinde
Kandîl-i kudreti yarattı nûrdan
On iki ervâhı yarattı sırdan
Lâmekân şehrini yarattı nûrdan
Aşk u mahabbeti cevlâna geldik
Âdem’e kavuştuk cennete girdik
Havva ile orda çok demler sürdük
Yerin göğün binâsını biz kurduk
Arzu kıldık anı seyrâna geldik
Noksânî’yem Lâmekân’dan gelmişiz
Erenlerden biz de destur almışız
Münkirin gözüne perde olmuşuz
Hakikat bahsini beyâna geldi
Alevi ozanlarının ayetlerinden anlaşılacağı üzere Anadolu Alevileri Işık İnsanları olarak bilinir ve bu dört ögeyi kutsal kabul eder. Özellikle cem erkanları içinde bu dört ögeyi kutsar… Ateşin içindeki suyun, toprağın içindeki havanın farkındadır… Bu dört anasır olamadan yaşam olmayacağını bilir ve her an bu dört çar anasırın darında divanında niyazındadır…
Aşk ola, sofu yola…
Naz ATMACA.
Merhaba Naz Can, Spirütüelizmin Alevilikle benzerliğine dikkat çekmeniz ve sevgi enerjisinin evrenin en büyük ve en güçlü kaynagi olduğu gerçeğini görmemizi sağlamıştır.
Sizi bundan dolayı canı gönülden kutluyor ve minnet sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sizi daha yakından tanımak umuduyla…