“21 Mart, Mart Dokuzu, Ekinoks, Baharın Başlangıcı”
Cümle eşya bugün destur aldılar
Aşk ile didara karşı yandılar
Erenler ceminde bade sundular
Himmeti erince Nevruz Sultan’ın
Pir Sultan
21 Mart, Mart dokuzu, yani baharın başlangıcı “NEVRUZ”. Bizde “Navruz” derlerdi. O uzun soğuk ve sıkıntılı günlerin ardından bahar nihayet yüzünü gösterir, karlar erimeye, toprak kabarmaya başlar, çiğdem ve navruz boy atardı. Çocukluğumun en güzel yaşanmışlığı, en güzel anıları diyebilirim.
Rahmetli Zeycan ebem, hedik kaynatır, kaynattığı hediğin içine bir avuçta fiğ atar, en başta çocuklar olmak üzere herkese dağıtır, bir miktarını da kuşlar-kurtlar yesin diye doğaya serperdi. Başka bir heyecanı vardı, kıpır kıpır olurdu o zamanlar içimiz. Ruhumuz yeniden uyanır ve biz sanki her yıl 21 Mart’ta yeniden doğardık…
İnsan nasıl heyecan duymaz ki! Nasıl kayıtsız kalabilir ana kaynağının, doğanın uyanışın?
Pir Sultan’ın dizelerinde de söylediği gibi cümle eşyanın destur aldığı, gece ve gündüzün eşitlendiği, toprağın uyanıp doğaya bahar kokusunun yayılmaya başladığı günün adı “Sultan Nevruz” (Navruz). Yani dört anasırın birleştirilip kutsandığı, doğanın bayramı.
21 Mart aynı zamanda Hz. Ali’nin doğum günü. Hz. Ali’nin bir lakabı da Ebu Turap, “toprağın babası”. Ne kadar ilginç değil mi? Şahı Merdan Ali’nin toprağın babası olarak anılması… Anadolu insanı sembolleri ne kadar güzel kullanmış! Biraz düşündüğümüzde Hz. Ali, bizler için neyi ifade ediyor?
Yetiş ya Ali dedik mi carımıza, darımıza yetişen, cömert, koruyan, kollayan, güvendiğimiz, inandığımız, sığınağımız, koruyucumuz, Yar Ali, Sır Ali’miz…
Toprak; anne gibi, besleyici, sarıp sarmalayan, büyütüp, yeşerten, yetiştiren, emekleri boşa çıkarmayan. Aşık Veysel’in dizelerinde dillendirdiği gibi sadık yar olan kısacası koşulsuz, kabul eden, seven ve en sonunda koynuna alarak sırlayan.
Karnın yardım
kazmayınan belinen
Yüzün yırttım tırnağınan elinen
Yine beni karşıladı gülünen
Benim sâdık yârim kara topraktır
Aşık Veysel
Usta ozan Aşık Veysel’in Hakk’a yürüme tarihi de 21 Mart…
Hz. Ali’nin Tanrısallaşması gibi toprak da kutsal ve ikisi de eşit Anadolu insanı için.
21 Mart’ı “Sultan Nevruz” simgesi üzerinden gece ve gündüzün eşitlendiği bugüne vurgu yaparak eril-dişil dengesini, eşitliği, kutsuyor ve kutluyor. Yerin ve göğün dengesini yeniden kuruyor…
Kimi yörelerde sütler kaynatılıyor, ateşler yakılarak üzerinden atlanıyor. Kimi yörelerde Hedik kaynatılarak dağıtılıyor konuya-komşuya, kurda-kuşa. Yazının başında da belirttiğim gibi dört anasır, yani toprak, su, hava ve ateş kutsanıyor. Her biri yeniden yaşam için yer yüzüne davet ediliyor. Yapılan ritüelleri incelediğimizde bunu kolaylıkla anlayabiliriz.
Neden süt kaynatılır?
Sütü incelediğimizde, süt hem besin anlamında çok önemli hem de Aleviler açısında kutsal bir içecek. Kırklar Mitolojisinde Hz. Muhammed’e Miraç’da “bal, elma ve süt veriliyor.
Kudretten üç hon geldi
Sütü elma baldan aldı
Muhammed destini sundu
Nuş Etti Azametullaha.
Şah Hatayi
Bir anlamda süt, beslenmeyi temsil ettiği gibi; saflığı, paklığı da temsil eder. Hele hele kaynatılan bir süt içinde herhangi bir yabancı maddeyi kabul etmez, hemen belli olur. Süt sadece temiz mayayı kabul eder ve yeni bir ürüne dönüşür. Bu anlamda değişimi, dönüşümü, döllenmeyi, üremeyi kısacası helalinden çoğalmayı simgeler. Süt gibi bembeyaz, tertemiz deriz ya da rızalık verdiğimiz herhangi bir şey için “anam sütü gibi helal olsun” deriz.
Navruzda yakılan ateş ise arınmayı, tüm negatif yüklerden, kışın kasvetinden, uyuşukluğundan kurtulmayı, baharla yeniden uzayan günlerle uyanmayı, gelişmeyi ve coşkuyu simgeler.
Neden hedik kaynatıldığına gelince…
Bir gün anneme sordum anne, Sultan Navruzda neden hedik kaynatılır? dedim.
Annem dedi ki; kızım, buğday kaynayınca ne olur? Patlar ve çoğalır. Buğdayın içinde gizli olan vitaminler açığa çıkar. Düşün burada yapılan da aynı şey diye ekledi.
Kış uykusunda olan toprak, ağaçlar, dağ, taş, bitki, hayvan ne varsa uyansın. Toprak kabararak içindeki tohum filizlerinin yeryüzüne çıkması kolaylaşın. O tohumlar patlasın ve yeni ürünler elde edilebilsin. Aslında orada yapılan küçük gibi görünen ritüeller, doğada yaşanan bu gelişmeleri kolaylaştırmak için… Tıpkı doğum yapacak olan kadına bir nevi ebelik etmek gibi.
Sonrasında ise doğadan yararlanarak insan yaşamını kolaylaştırılması amaçlanmış. Doğa ve insan hep beraber birbirinin gelişimine hizmet etmiş.
Ne yazık ki tüm bu ritüeller günümüzde pek uygulama alanı bulamıyor. Bizler doğadan koptuğumuz ve bu ritüellerin anlamını kavrayamadığımız için bu ritüellerin ne kadar önemli olduğunu ya unuttuk ya da aman deyip es geçiyoruz. Ne yazık ki bu ritüellerin doğanın ve insanın uyanışına hizmet ettiğini hatırlamıyoruz, çoğunlukla da bilemiyoruz.
Yeniden kendimizi hatırlamamız dileği ile…
KUTLU OLSUN SULTAN NAVRUZ!
Sultan Nevruz günü cemdir erenler
Gönüller şaz oldu ehl-i imanın
Cemal yari görüp doğru bilenler
Himmeti erince Nevruz Sultan’ın
Cümle eşya bugün destur aldılar
Aşk ile didara karşı yandılar
Erenler ceminde bade sundular
Himmeti erince Nevruz Sultan’ın
Erenler dergahı ruşen bu günde
Doldurmuş badeyi, sunar elinde
Susuz olan kanar kendi gölünde
Himmeti erince Nevruz Sultan’ın
Sultan Nevruz günü canlar uyanır
Hal ehli olanlar nura boyanır
Muhip olan bugün ceme dolanır
Himmeti erince Nevruz Sultan’ın
Pir himmet eyledi bugün kuluna
Cümle muhip bugün cemde buluna
Cümle eşya konar kudret balına
Himmeti erince Nevruz Sultan’ın
Aşık olan canlar bu gün gelirler
Sultan Nevruz günü birlik olurlar
Hallak-ı cihandan ziya alırlar
Himmeti erince Nevruz Sultan’ın
PİR SULTAN’ım eydür, erenler cemde
Akar çeşmim yaşı her dem bu demde
Muhabbet ateşi yanar sinemde
Himmeti erince Nevruz Sultan’ın