İki söz bir büyüdür!
Yani her birimiz birer büyücüyüz! Kimi zaman iyi büyücüler, kimi zaman ise kötü büyücüleriz…
Bu sözleri çocukluğumdan beri hep büyüklerimden duymuşumdur. Aman dikkat et “ağzını hep hayra aç”, “iki söz bir büyüdür”, “iyi dile komşuna, iyi gelsin başına” gibi sözleri sürekli tekrar derlerdi. Yaşım ilerledi hem akademik anlamda eğitimler hem de spiritüel eğitimler aldım. Pek çok ezoterik çalışmanın içinde oldum. Benim için her kapı aynı yola çıktı. Er sözü yerde kalmaz misali yaşam bana sözlerin etkisini fark ettirdi.
Alçağa indir özünü
İn turaba sür yüzünü
Pişir de söyle sözünü
Arasında çiğ bulunur
Şah Hatayi
Yunus Emre’den Hatayi’ ye o kadar çok ozanımız, sözün önemine dikkat çekmişlerdir ki yazmakla bitmez. Hurufilik seslerin kutsallığı üzerine kuruludur. Ve her şeyi sese bağlar. Alevi/Bektaşilerde evrenin var oluşunun söz üzerine olduğu söyler ve bunu pek çok ozan da nefeslerinde (ayetlerde) dile getirir.
Kün deyince var eyledi on sekiz bin âlemi
Hem yazandır hem bozandır levhi mahvuz kalemi
Sefil Ali
Yine dünyanın pek çok yerinde, yerli halklar da benzer sözleri söylemişler. Don Miguel Ruiz, Toltek Bilgelik öğretilerini sunduğu “Dört Anlaşma” kitabında sözlerin özenle seçilmesi gerektiğini özellikle vurguluyor. Kitabı ilk okuduğumda çok ilginç gelmişti ve çok şaşırmıştım. Bu şaşkınlığım bu sözleri ilk kez duyuyor olmamdan ileri gelmiyordu. Aksine ben çocukluğumdan beri büyüklerimden bu sözleri dinliyordum. Şaşkınlığım, nasıl oluyor da dünyanın farklı yerlerinde, farklı insanlar aynı sözler tekrar ediyor düşüncesinden kaynaklanıyordu. Epey sonra aradaki mesafenin bizim zihin yapımız için geçerli olduğunu anladım. Bilge insanlar dünyanın neresinde olursa olsun fark etmiyordu. Çünkü onlar bir ve bütüne bağlı olarak konuşuyorlardı…
Örneğin, Konfüçyüs “kelimelerin gücünü anlamadan insanların gücünü anlamak olanaksızdır” demiş.
Kelimeler ve oluşan titreşimlerden faydalanarak kişinin daha yüksek bir bilince ulaşmasını amaçlayan Hindistan’dan dünyaya yayılan “mantra”lar da öyledir.
Kısacası dünyanın neresine giderseniz gidin bilge insanlar size aynı sözleri telkin ettiğini fark ediyorsunuz. Dikkat “SÖZ BÜYÜDÜR”! Yaratım söz ile olur ve kaderini sözlerin ile yaratıyorsun… Anadolu erenleri bu yaratıma hep dikkat çekmişler ve bizlere uyarılarda bulunmuşlardır. Bu yüzden ağızdan kem söz çıkmaması gerektiği üzerinde çokça durulur ve “boğaz, dokuz boğum”, “ağız fırındır, sözünü pişir de konuş” derler.
Kişi bile söz demini
Demeye sözün kemini
Bu cihan cehennemini
Sekiz uçmağ ede bir söz
Yunus Emre
Yunus Emre’nin dizelerinden de anlaşılacağı üzere, cenneti ve cehennemi sözlerimiz ile kendimize yaşatıyoruz. O yüzden dünya dışında cennet ve cehennem aramak nafile. Bizim dışımızda bize, büyü veya sihir yapanda yok. Biz büyüyü de sihiri de kendi kendimiz hiç durmadan sürekli yapıyoruz!
Yani her birimiz birer büyücüyüz! Kimi zaman iyi büyücüler, kimi zaman ise kötü büyücüleriz.
Bu söylediklerim sadece spiritüel değil, aynı zamanda bilimseldir. Pozitif bilim de ses frekanslarının ölçümünü yapıyor ve insan üzerindeki etkilerini ölçüyor. Ses dalgaları ile hem olumlu hem de olumsuz pek çok şey yapıldığı kanıtlanmıştır. İşte tüm bu nedenler dolayı söylediğimiz her şeyden sorumluyuz. Yine büyüklerimiz bize “Dile gelen bile gelir”. diye hep uyarıda bulunurlar…
Dil bir et parçası, konuşan ise gönül. Gönül Hakk’ın mekanı. Yunus dil versin gönlümüze, bakın ne demiş.
Ey sözlerin aslın bilen gel de bu söz kandan (nerden) gelir.
Söz aslını anlamayan sanır bu söz benden gelir.
söz karadan aktan değil, yazıp okumaktan değil
Bu yürüyen halktan değil, halık avazından gelir.
Zihnimizden geçen, dilimize gelen her şey, Hakk’ın mekanından arştan-kürsten geliyor süzülerek geliyor. Doğal değil mi büyü etkisi yapması ve doğalında bizlerinde büyücü olmamız…
Aşk ile…