YAŞAM DÖNGÜSÜ

Ben hem ezeli hem de ebediyim
Ben kutsal bir bakireyim
Ben evli bir kadın
Aynı zamanda bir bakireyim

Ben hem anneyim hem kızım
Ben hem kısırım hem de çocukluyum
Ben büyük bir düğündeyim
Ama halen eşimi bulamadım

Ben hem bir ebeyim ama
Çocuğumu doğurmadım.
Ben çektiğim sancıların nihayetiyim
Ben gelinim ve damadım

Ben eşimi doğuranım
Ben babamın annesi
Kocamın kız kardeşiyim
O da benim neslimdendir.

İŞTAR

İştar, Akad mitolojisinde bir tanrıçadır. Asur ve babil’in en gözde tanrıçasıdır. Sümer mitolojisindeki İnanna’dan türemiştir; İştar’a İnanna’nın Akad mitolojisindeki hali denilebilir. Kökeni kuzeybatı Semitik tanrıça Astarte’ye dayanır. İştar’ın Astarte, Anunit ve Atarsamain olarak da anıldığı olmuştur.

İnanna Utu/Shamash’ın ikiz kız kardeşi, Nanna/Sin’in kızıdır. Enlil’in dünyasında ilk doğan odur. Verilen ilk isimler Sümerce iken ikinciler Akadlar tarafından bu tanrılara verilen isimlerdir.

Tanrıça İştar Venüs gezegenini temsil eder. Bereket, aşk ve savaş tanrıçasıdır.

İştar ile ilgili bazı semboller

İştar: Beş köşeli yıldız, Meşe ağacı (bol yapraklı ağaçlar), Kırmızı renk, Kırmızı gül, Gök kraliçesi, Madonna, Kutsal Bakire, 5 Sayısı, Beşgen (Pentegom), Kalp sembolü (Aşk Tanrıçası). Vb semboller ile ilişkilendirilmiştir.

İştar’ın şiirini ve temsil ettiği sembolleri okumak, anlamak aslında yaşamı okumak ve anlamak demek. İştar ne güzel anlatmış asırlar önceden bu yaşam döngüsünün eril ve dişil olduğunu. Bizler ise o kadar alışmışız ki bu kutsal yaşam döngüsünü yok saymayı. Gerçeği inkar ederek unutmayı, unutturmayı…  Her şeyi kendimiz ile başlatmaya ne kadar çok seviyoruz. Oysa her şeyin öncesi var. Yani ben varsam, benden öncesi de var. EZEL! Benden sonrası da mutlaka olacak EBED! Yaşam hep dönüyor artılar eksiye, eksiler artıya dönüşüyor.

Şu fena mülküne çok gelip gittim
Yağmur olup yağdım ot olup bittim
Urûm diyarını ben irşad ettim
Horâsan’ dan gelen Bektaş idim ben
 Bektaş Çelebi (Şîri )

Bizler ise erenlerin ezelden beri işaret ettiği bu döngüyü bir türlü anlayamıyoruz. Ne İştar’ı yeteri kadar anlamışız. Ne İştar’dan öncekileri, ne de İştar’dan bugüne gelen erenleri. Halden hale geçişleri anlamakta sıkıntı yaşıyoruz. Damlanın derya, deryanın damla olduğunu anlayamıyoruz.

Nice kabdan kaba boşaldım doldum
Karıştım denize deniz ben oldum
Damlanın içinde evreni buldum
Yine benden bana getirdi beni
Aşık Daimi

Eril- dişil yönleri biyolojik cinsiyete, bekaret dendi mi cinselliğe, Anne- baba olmayı çocuğa bağlıyoruz. Oysa her kadında eril enerji, her erkekte de dişil enerji var. Bakir olmak cinsellik ile anne baba olmakta çocuk ile alakası olmayan bir durum. Hep bir düğünde olup hala damadını bulamamak, hem kısır hem de çok çocuklu olmak, evli olup bakire olmak, anne olup ama hala kız olmak. Her biri geçiş hali ve bu geçiş biraz sancılı süreçleri de içeriyor. Her döngü bir birini tamamlıyor. Tıpkı baharın yaza, yazın kışa dönmesi gibi ve halini ne güzel açıklıyor ozanlarımız.

Atam doğuncağız ben verdim adın
Anamın kız iken çok emdim sütün
Yüz dördün hangisi bu ilm-ü ledün
Gökten yere indiğini gördün mü?
Turabi

Yine Kul Hıdır bu ayetinde hem bütünün içindeki döngüyü hem de kendi içindeki döngüyü ne güzel özetlemiş.

Kabdan kaba candan cana kotarılırken
Dört yaşındaydım dünya hem kurulup tutarken
Kamber’idim Ali cenge giderken
Ali idim Muhammed miraca giderken
Kul Hıdır

Kemter baba ise,
“Kemteriyem yeryüzünde bittikçe
Çok kalıp eskittim gelip gittikçe.”
Kemter Baba

Dünden bugüne erenler aç gözünü, gör gerçeğini diyor bizlere. Yani bir döngünün içinde hal içinde hal olmanın sırrını söylüyor…  Çünkü yaşam asla gerçeğin kapatılmasına izin vermiyor. Adına bazen İştar der ve seslenir oğluna- kızına…  Kimi zaman Fatıma Ana, Kadıncık Ana, Zeynep, Gülsüm, Sakine, Elif, Gönül Ana olur. Yunus Emre, Kaygusuz, Pir Sultan, Nesimi, Hatayi, Yemini, Virani, Şiri, Kul Hıdır, Turabi, kısacası Anadolu erenleri olur gerçeği haykırır yüzümüze karşı. Yüzlerce Ayet (nefes) var Anadolu erenlerinin bu gerçeği anlattığı. Bize düşen ise sadece gerçeği anlamak için gönül gözümüzü açmak. Söylenenin ötesinde söylenmeyeni farketmek ve döngüye aşk ile katılmak.

Arş u kürşü kalem almadan düzler
Âb-i rahmet demdiğini gördün mü
Otuz altı yılda bir kuzu kuzlar
O kuzunun emdiğini gördün mü

Atam doğuncağız ben verdim adın
Anamın kız iken çok emdim sütün
Yüz dördün hangisi bu ilm-ü ledün
Gökten yere indiğini gördün mü

Anda bir hayvan var şeylerden yemez
Turâbi sırrını kimseye demez
Bu canlı camide (yahu) kim kıldı namaz
Selâ verip döndüğünü gördün mü
Turabi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.